Sigorta Sektörü için Siber Güvenliğin Önceliği

Siber güvenlik, sigorta dahil birçok sektörde dijital dönüşümün bel kemiğidir. Ancak sigorta sektörü, diğer dijital teknolojileri hızla benimsemesine rağmen siber güvenliğin geliştirilmesine ancak son zamanlarda önem vermeye başlamıştır.

Tıpkı diğer sektörler gibi, sigorta sektörü de pandemi sonrasında dijital işlemlere giderek daha fazla ağırlık veriyor. Bunun bir sonucu olarak, veri sızıntılarının ve siber saldırıların sigorta sektörüne yönelik oluşturduğu tehdit büyüyor.

Bu yazıdaki amacımız, sigorta şirketleri için siber riskleri anlatıp siber güvenliğe öncelik vermenin önemi hakkında sizleri bilgilendirmek. Sigorta şirketleri, siber güvenlik gelişmelerini takip etme konusunda uyanık ve dinamik olmalı. Böylece siber tehditler kolayca fark edilebilir ve olası maddi ve manevi zararları önlemek için hızlı bir şekilde ortadan kaldırılabilir.

Sigortacılıkta Siber Güvenlik Neden Önemlidir?

Sigorta şirketleri, önemli miktarda gizli veriye sahip oldukları için siber saldırıların yaygın bir hedefidir. Hassas finansal veriler toplayan başka sektörler de var ancak sigorta şirketleri bunun ötesinde önemli miktarda korumalı kişisel bilgiyi bünyesinde barındırıyor. Bu durum sigorta sektörünü siber saldırılara oldukça açık hale getiriyor.

Düşünün, neredeyse herkesin bir çeşit sigortası var. Sigortacılık sektörü devasa ve veriler hassas. Bu yüzden sigorta şirketinizin potansiyel güvenlik zafiyetleri size finansal yükümlülükler getirebilir. Bu istenmeyen yükümlülükler arasında siber suçlular tarafından istenen fidyeler, müşteriler tarafından açılan davalar ve regülatörlerden gelen para cezaları yer alır. Tüm bu korkutucu senaryolar, sigorta şirketleri için siber güvenliğin merkezi önemini gösteriyor.

Potansiyel siber güvenlik tehditlerinin farkındaysanız, sıkça yapacağınız risk değerlendirmesi ve sağlam bir güvenlik planı gibi temel önleyici tedbirleri almaya başlamak için doğru noktadasınız. Uzun vadede zamandan ve paradan tasarruf edecek ve daha da önemlisi şirketinizin itibarını koruyacaksınız.

Sigortacılıkta Siber Riskler Nelerdir?

Sigorta müfettişleri, siber güvenlik açıklarının sigorta şirketleri için dijitalleşme riskleri, siber risk değerlendirmesi ve rekabet gücüne zarar verme gibi diğer risk türlerini de tetiklediğini iddia ediyor. Bu nedenle, siber suçluların yöntemlerini anlamak, güvenliğinizi korumanız ve şirketinizin birçok unsuru için önlem almanız için mühim. Aşağıda bilmeniz gereken bazı spesifik risk türlerinden bahsettik.

Fidye yazılımı, siber suçluların sizin belirli bir miktar ödeyene kadar kendi verilerinize erişmenizi engellemesini sağlayan bir tür kötü amaçlı yazılımdır. Siber suçlularla mücadele etmek yerine fidyeyi doğrudan ödemek en iyi seçenek değil, ancak birçok sigorta şirketi sorunu hemen çözmek için bunu yapıyor. Bu yüzden fidye yazılımı geliştirmek siber suçlular arasında popüler bir yöntem.

Daha fazla sigorta şirketi bulut tabanlı yazılımlar kullanmaya geçtikçe, bu yazılımlara dair riskler de yaygınlaşıyor. Bulut yazılımlar üzerinde çalışmak sizi veri ihlali ve hijacking denen saldırılar için uygun hale getirir. Verileri bulut istismarlarından korumak, güçlü bir siber güvenlik yapısı gerektirir.

Sosyal mühendislik, manipülasyon içeren bir başka risktir. Sosyal mühendisliği siber güvenlik araçları aracılığıyla engellemek genellikle zordur, çünkü hackerların sisteme erişimini kandırılan kişiler bizzat sağlar. Siber güvenlik eğitimi, bu tür saldırıları önlemek için etkili bir araçtır.

Bazen de siber suçlular, sizin sigorta şirketiniz yerine üçüncü taraf satıcılarınızı hedef alır. Üçüncü taraf sağlayıcınızın sistemi aracılığıyla verilerinize girebilirler. Bu tür saldırıları önlemek için birbirinizin siber güvenlik önlemlerinden haberdar olmalısınız.

Birinci Taraf ve Üçüncü Taraf Riskleri

Sigorta şirketlerinin üstlendiği sorumluluk, iki ana siber risk türüne göre değişiklik göstermektedir: birinci şahıs riskleri ve üçüncü şahıs riskleri. Bunları bilmek, kendiniz ve müşterileriniz için hangi önlemleri almanız gerektiğini anlamanıza yardımcı olacaktır.

Birinci taraf siber risklerle kastedilen, bir işletmeyi ve enformasyon altyapısını doğrudan etkilemeleridir. Bir fidye yazılımı saldırısı nedeniyle bir işletmenin faaliyetleri sekteye uğradığında, bu doğrudan birinci taraf hasarıdır. Bu durumda, ortak olduğunuz reasürans şirketi, fidye ödemek, müşterilere bildirmek ve durdurulan iş süresini telafi etmek gibi müdahalelerle durumu düzeltmenize yardımcı olabilir.

Üçüncü taraf riskleri ise diğer kuruluşların sizin sorumlu olduğunuz iddia edilen siber riskleri ile ilgilidir. Bir müşteriniz, siber güvenlik açığı nedeniyle verilerini koruyamadığınız için zarar gördüğünü iddia ettiğinde, üçüncü taraf riskleri arasında kabul edilir. Özellikle dava açmaları durumunda bu iddialarla uğraşmanız gerekebilir.

Sigorta şirketleri hem birinci hem de üçüncü taraf siber risklerini önleme için politikalar geliştirmelidir. Genellikle üçüncü taraf zararlarını taraf şahıs zararlarından ayırt etmek zordur. Örneğin hem siz hem de müşteriniz saldırıya uğradıysa, veri ihlalinin ilk başta nasıl meydana geldiğini belirlemek kolay değildir.

Sonuç Olarak

Sigorta özel bir endüstri çünkü sigorta şirketleri dünya nüfusunun çoğu hakkında veri sahibi. Dolayısıyla yukarıda bahsettiğimiz siber riskler sigortacılar ve sigortalılar için önemli sonuçlar doğurmakta.

Sigorta sektörünün bir parçasıysanız, bu zararlı risklere karşı gözünüzü dört açmalısınız. Siber güvenliğe öncelik vermenin anahtarı, siber güvenliği altyapı teknolojinize dahil etmek ve işleyişini yetenekli personele emanet etmektir.

Veri Doğruluğu Neden Önemlidir?

Veri, her şirketin temelini oluşturuyor. Öyle ya da böyle, şirketinizin verileri işlemesi gerekiyor. Bu anlamda veri doğruluğu, verilerin kullanışlı olabilmesi için büyük önem taşıyor.

Şirketinizin tüm faaliyetini etkileyen veri doğruluğu, karar verme sürecinizle doğrudan bağlantılı olduğu için ileriye dönük stratejilerinizi belirliyor.

Bu nedenle verilerin doğruluğunun sağlanması işinizin başarılı olabilmesi için kritik önem taşıyor.

Veri Doğruluğu Nedir?

Veri kalitesinin temel standartları arasında yer alan veri doğruluğu, verinin gerçeklikle tutarlılığını ifade eder. Veri ne kadar gerçeğe uygunsa o kadar doğrudur. Doğru verinin, iş alanınız için gerekli olan enformasyonu gerçeğe uyumlu şekilde yansıtması gerekir.

Bu aynı zamanda verilerin hatasız olduğu; veri kaynağının güvenilir ve tutarlı olduğu anlamına gelir. %100 kesinlikte bir gerçekliğe ulaşmak mümkün olmasa da optimuma ulaşmayı hedeflemelisiniz.

Doğru veri; tahmin, planlama, program bütçeleme, strateji geliştirme ve buna benzer her faaliyet için önem taşıyor.

Veri doğruluğu aynı zamanda bütünlüğü, geçerliliği ve tutarlılığı da içeriyor. Veriler yanlış, eksik ve güvenilmez ise hedefleriniz, planlamalarınız ve geleceğe yönelik içgörüleriniz sizi başarıya ulaşmaktan alıkoyabilir. Yanlış veriler kritik dönemeçlerde yanlış kararlar vermenize neden olabilir.

Örneğin, bir araştırmaya göre, veri yöneticilerinin %70’i yanlış tahminlerin kendilerinin ve şirketin itibarı için bir tehlike olduğunu düşünüyor. Ve yanlış tahminler genellikle yanlış verilere dayanıyor.

Bu nedenle, veri doğruluğu işinizin bel kemiğidir; buna dikkatle odaklanmalısınız.

Doğruluk İlkesi

Doğruluk ilkesi, Genel Veri Koruma Yönetmeliği’nde (GDPR) veri işlemenin dördüncü ilkesidir.

GDPR ilkesi, verileri toplayan ve işleyen şirketlerin, verilerinin doğru olduğundan emin olmaları gerektiğini vurgular. Ayrıca şirketler, verilerin edinildiği enformasyonu doğru tutmak için belli politikaları benimsemeli ve bunları uygulamalıdır.

Doğruluk ilkesinin bir parçası olarak, kişiler düzeltme ve silme haklarını kullanmayı talep edebilirler. Bu nedenle şirketlerin, kişilerin bu haklarını kullanabilmeleri için gerekli koşulları sağlaması gerekiyor. Bu ilke verileri güncel ve güvenilir tutarken aynı zamanda veri güvenliğini de sağlıyor.

AB Veri Koruma Yasası Kapsamında “Doğruluk” Ne Anlama Geliyor?

AB Veri Koruma yasası, verilerin doğru sayılması ve güncel tutulması için koşulları belirliyor. Burada “doğruluk”, yanlış, yanıltıcı bilgi içermemek anlamına geliyor.

Genel anlamda AB Veri Koruma kanunu, doğruluğu sağlamak için şirketlere şu noktaları şart koşuyor:

●       Şirketler, kişilerden topladıkları verilerin doğruluğunu sağlamak için sorumluluk almalıdır.

●       Şirketler bireylerin düzeltme ve silme hakkını tanımaları gerekir.

●       Ayrıca, bir yanlışlık fark edildiğinde mümkün olan en kısa sürede hatalı veriler silinerek veya düzelterek veriler doğru tutmalıdır.

●       Verilerin doğru tutulduğundan emin olmak için bilgiler periyodik olarak güncellenmelidir.

Burada bir not düşülebilir: Yasa, kişisel veri ile geçmiş veri arasında önemli bir ayrım yapıyor. Kişisel bilgilerin değişmesi, verilerin doğruluğunu etkiler. Bu nedenle, doğruluğu korumak için verileri güncellemelisiniz. Fakat geçmiş veriler eski ve güncel verileri birlikte kapsayabilir, ikisini de içerebilir. Dolayısıyla bazı bilgiler, kişisel veriler için yanlış olabilir, ancak yine de geçmiş veri çerçevesinde doğru kabul edilir.

Kişisel Veriler Her Zaman Güncel Olmak Zorunda Mı?

Bu sorunun cevabı genel anlamda evettir. Şirketler, sahip oldukları kişisel verilerin güncel ve doğru olduğundan emin olmalıdır. Yine de bu konuda, verinin işlevi ve hangi amaçla kullanıldığı belirleyicidir.

Bilgileri doğruluk gerektiren faaliyetler için kullanırsanız, kişisel veriler güncel olmalıdır. Aksi takdirde, veriler yanlış ve dolayısıyla yanıltıcı olacaktır.

Örneğin, şirketiniz bir kişiye fiziksel olarak ulaşmayı hedefliyorsa, adres bilgileri de dahil olmak üzere kişisel verileri geçerli olmalıdır. Bu nedenle, adres bilgilerindeki herhangi bir değişiklik, periyodik olarak sorgulanmalı ve güncellenmelidir. Bu uygulama, verileri doğru tutarak aynı zamanda veri güvenliğini de sağlar.

Böylesi durumlarda verilerin güncelliği sizin için bir zorunluluktur.

Öte yandan, verilerinizi sürekli güncellemenizin gerekmediği durumlar da vardır. Örneğin, veri kaynaklarınızın güncel bilgilerine ihtiyacınız yoksa verilerinizin güncelliğini sürekli kontrol etmeniz gerekmez.

Mesela kişisel verileri yalnızca istatistik vb. araştırma amaçlı tutuyorsanız, kişisel verileri yalnızca geniş bir çerçevede edinmek sizin için yeterlidir ve verileri düzenli olarak güncellemek zorunda değilsinizdir.

Sonuç:

Veri doğruluğu, şirketinizin karar verme süreçleri ve tahmin stratejileri için hayati önem taşır.

Verilerin doğruluğunu korurken, gerektiğinde bilgileri güncellemeli ve bireylerin bilgilerini düzeltme ve silme haklarını kullanmalarını sağlayacak koşulları sunmalısınız. Böylece GDPR’nin tanımladığı biçimiyle doğruluk ilkesi, sizi yanıltmayan ve şirketinize zarar vermeyen, işlevsel, güvenli ve değerli verilerinizin temelini oluşturur.

GDPR: 7 Veri Koruma İlkesini Anlama

Şirketinizle ilgili olarak bilmeniz gereken en önemli konuların başında GDPR olarak bilinen Avrupa Birliği Veri Koruma Yönetmeliği gelir. Düzenleme, kuruluşların AB vatandaşları hakkındaki verileri nasıl topladığını, yönettiğini ve koruduğunu düzenler. Söz konusu yönetmelik, web sitesi sunucularının bulunduğu yerden bağımsız olarak geçerli olduğundan, özellikle AB ülkelerinde yerleşik kişilere ürün veya hizmet pazarlamasalar bile, Avrupalı ziyaretçileri çeken tüm siteler tarafından dikkate alınmalıdır. Bu düzenlemeye veya bunun şirketiniz için ne anlama geldiği konusuna vakıf değilseniz, bu yazımız ile temel bilgileri öğrenebilirsiniz.

Yedi veri koruma ilkesi nelerdir?

Avrupa Birliği Veri Koruma Yönetmeliği 2018’de yürürlüğe girdi. GDPR, gizlilik ve güvenlik standartlarını ihlal edenlere karşı on milyonlarca avroya varan cezalarla vergi cezalarını düzenler. GDPR, yedi veri koruma ilkesine tabidir. Genel olarak, yedi ilke şunlardır:

  1. Yasallık, adalet ve şeffaflık
  2. Amaç sınırlaması
  3. Kesinlik
  4. Veri minimizasyonu
  5. Depolama sınırlaması
  6. Bütünlük ve gizlilik (güvenlik)
  7. Hesap verebilirlik

Kişisel Veriler, kazara kayıp, hasar veya imhaya karşı güvence altına alınmalıdır. Veri işleme yasal olmalıdır. İlgili kişi, her bir hizmet için veri işlemeye açık rıza vermelidir.

İlgili taraflar arasındaki her türlü iletişim şeffaf ve adil olmalıdır. Veri denetleyicileri, bir bireyin verilerinin nasıl, neden toplandığı ve işlendiği hakkında açık bilgi sağlamalıdır. İlgili tüm kişiler, verileriyle ilgili olarak profil oluşturulmasını silme, düzeltme, itiraz etme, bilgilendirilme, taşıma, kısıtlama, itiraz etme hakkına sahiptir.

Kişisel verilerin toplanması ve işlenmesi yalnızca belirtilen amaçlarla sınırlandırılmalıdır. Kişisel verilerin başlangıç sınırının üzerinde işlenip işlenemeyeceğini tespit etmek gereklidir. Veri toplamanın amacı, verilerin doğası, toplama yöntemi, ikincil kullanımların sonuçları ve güvenlik önlemleri arasındaki bağlantıları aramak için bir uyumluluk testi kullanılmalıdır.

Bu aynı zamanda, kişisel verilerin yalnızca belirli, açık ve meşru amaçlar için toplanması gerektiği anlamına gelen veri minimizasyonuna da işaret eder. Düzenlemenin hem fiziki hem de dijital kayıtlar için geçerli olduğunu unutmayın, bu nedenle dosyada yalnızca gerekli bilgileri tutmak önemlidir.

Veri saklama sınırlaması, yalnızca amaca uygun ve gerekli olan kişisel verilerin korunması anlamına gelir.

Gizlilik ve bütünlük, kişisel verilerin güvenli olmasını gerektirir.

Son olarak, hesap verebilirlik, kişisel verilerin sorumlu bir şekilde işlenmesi ve AB ve üye devlet veri koruma yasalarına uygunluğun gösterilmesi anlamına gelir.

GDPR’den Kimler Etkilenir?

GDPR, yalnızca AB’de yerleşik kişilere ürün veya hizmet sunan AB’de yerleşik şirketler için geçerli değildir. Yönetmelik AB vatandaşlarının kişisel verilerini işleyen kuruluşlar için geçerlidir. Örneğin, bir ABD şirketi bir AB vatandaşının verilerini toplar ve işlerse, GDPR geçerli olacaktır.

İşinizi Nasıl Etkiler?

GDPR’nin, şirketlerin kişisel verileri nasıl topladığı, depoladığı ve kullandığı konusunda geniş kapsamlı etkileri vardır. Veri yönetiminden veya iş geliştirmeden sorumluysanız, herhangi bir yasal uyum sorununu önlemek için yönetmeliği anlamalısınız.

Sonuç

GDPR ve KVKK uygulamaları kurumlar için ciddi iş yükleri oluşturmaktadır. Omreon olarak şirketlerin GDPR ve KVKK yükümlülüklerini karşılayarak yasal yükümlülüklerini yerine getirmelerine destek oluyoruz. Kişisel verilerin korunması alanında gerek ulusal ve gerekse uluslararası mevzuat tarafından belirlenen tüm kriterlere uygun çözümler üretiyoruz.

İş süreçlerinizi analiz ederek gerekli uygulamaları belirlemek, bunları kurmak ve konfigüre etmek için doğru uzmana ihtiyacınız varsa bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Yazılım Danışmanlığı Nedir ve Nasıl Yapılır?

Yazılım danışmanlığı işi, diğer işletmelere yazılımlarını nasıl oluşturmaları gerektiği konusunda tavsiyelerde bulunmak için yazılım danışmanlık hizmetlerinin kullanılmasıdır. Yazılım danışmanlığı, iş süreçlerini iyileştirmek veya en son teknoloji ile güncel kalmak için kullanılabilir. Yazılım geliştirirken danışman kullanmanın birçok faydası vardır. Ancak biriyle anlaşmadan önce neye bulaştığınızı bilmek önemlidir. Danışmanlık pahalı ve zaman alıcı olabilir, ancak maliyeti ve çabayı haklı çıkaran birçok faydası da vardır. İşte bir yazılım danışmanlığıyla nasıl çalışılacağına ve sonunda buna neden değdiğine dair bazı ipuçları!

Yazılım Danışmanlığı Nedir?

Yazılım danışmanlığı, yazılımı nasıl oluşturmaları gerektiği konusunda tavsiyelerde bulunmak için serbest çalışan bir danışman veya şirket kiralayan bir işletmeyi içerir. İki tür yazılım danışmanlığı vardır:

  • Süreç Danışmanlığı – Bir kuruluşun iş süreçlerini iyileştirmek için kullanılır.
  • Teknoloji Danışmanlığı – Yazılım geliştirmedeki en son gelişmeleri uygulamak için kullanılır.

Bazıları bu hizmetin sadece büyük işletmeler için olduğunu düşünebilir, ancak bu doğru değildir. Aslında, birçok küçük işletme ve KOBİ, teknolojideki en son gelişmelerden haberdar olmak ve bu alanda modayı kaçırmaktan kaçınmak için danışmanlar tutar.

Neden Danışman Tutmalısınız? / Yazılım Geliştirirken Danışman Kullanmanın Faydaları

Bir danışman ile çalışmak için birçok neden bulunur. En önemlilerinden biri, yazılım geliştirme konusundaki uzmanlıklarıdır. Yazılım danışmanlığı işi pahalı olabilir, ancak buna değer çünkü danışmanlar kendi alanlarında uzmandır. Sizin farkında olmadığınız veya kendinizi nasıl kullanacağınızı bilmediğiniz en son trendler, teknikler ve teknolojiler hakkında bilgi sahibidirler.

Bir danışman ile çalışmanın bir başka yararı da, işinizi geleceğe yönlendirmeye yardımcı olmalarıdır. İşininn ehli danışmanlar her zaman en son teknolojiye hakim olan kişilerdir, bu nedenle henüz ne olduklarını bilmiyor olsanız bile iş ihtiyaçlarınız için çözümlere sahip olacaklarından emin olabilirsiniz.

Bazen daha küçük işletmeler bir danışman tutacak paraya sahip olmayabilir, bu yüzden çoğu şirket tam zamanlı yerine proje bazlı olarak danışmanlık hizmeti almayı tercih edebilir. Sonuç olarak, danışmanlar, yeni yazılım geliştirmek veya mevcut süreçleri iyileştirmek isteyen herhangi bir işletme için kritik öneme sahiptir.

Doğru Danışman Nasıl Bulunur?

İşletmeniz için doğru yazılım danışmanını bulmak önemlidir. Denemeden kimin iyi, kimin kötü  olduğunu söylemek zor olabilir. Bir danışman ararken aklınızda bulundurmanız gereken birkaç şey var.

İlk olarak, ne kadar deneyime sahip olduklarını göz önünde bulundurun. Gerçekleştirmeye çalıştığınız projenin karmaşıklığını karşılayan veya aşan deneyime sahip bir şirket istiyorsunuz.

İkincisi, potansiyel müşteriler ve müşterilerle ne kadar iyi iletişim kurduklarını dikkate alın. Proje ne kadar zorsa, danışmanınızın sürecini net bir dille anlatabilmesi o kadar önemlidir.

Üçüncüsü, danışmanlık hizmetlerinin maliyetinin ne olduğunu anlayın. Bu, bütçenizi etkileyecek ve başlangıçta yeterince ciddiye alınmazsa bir projenin başarılı veya başarısız olmasının en önemli etkeni olabilir.

Son olarak, uzmanlık alanlarında mükemmel bir üne sahip danışmanlık firmaları arayın. Saygın firmalar, iş ürünlerinde hayal kırıklığına uğramamanız için kendilerine zaman ve para yatırımı yapanlardır.

Sonuç

Omreon, yazılım geliştirmede deneyimli ekibiyle iş ihtiyaçlarınızı karşılamak için güçlü, esnek ve verimli çözümler sunar.

Bizimle iletişime geçin ve yazılım danışmanlığının neden en iyi seçim olduğunu birlikte tecrübe edelim.